Kesmeşeker

Bayan Arıza tarafından 10 - Ekim - 2010 tarihinde yazıldı.

Kesmeşeker: tek sabiti Cenk Taner olan değişken bir organizma.

Nihayet Kesmeşeker hayranlarının özlemleri son buldu ve son albümleri “Kum” müzik marketlerde yerini aldı.  Böylece Kesmeşeker, Kum’la beraber, ilk albümleri Dipten ve Derinden’den bugüne dek yedi albüme imza atmış oldu. En sevdiğim grupların başında gelen Kesmeşeker’in beyni Cenk Taner’le politikadan Beatles’a, kent ozanı olmaktan Kadıköy sound’una kadar bir çok konuda söyleştik.

Yasemin Kanat: Yeni albümden başlamak istiyorum sevgili Cenk Taner. Beklenen albüm “Kum” nihayet çıktı ve biz Kesmeşeker dinleyecilerini pek sevindirdi. Ne zaman çıktı Kum?

Cenk Taner: 3 Aralık 2004’te On-Air’den çıktı albüm.
 
YK: Nerede kaydettiniz ve memnun kaldınız mı kayıttan?

CT: Demirhan’ın stüdyosu Deney Evi’nde kaydedildi. Kayıt, bugüne dek yaptığımız en iyi kayıt aslında. Kesinlikle daha profesyonel bir kayıt oldu. Aynı zamanda Demirhan’ın da ilk prodüksüyonu.

YK: Ne kadar sürdü albüm kayıtları?

CT: Albüm kaydı bir ay da tamamlandı. Ancak albümün oluşumu geçen sene kaydettiğim bir kaç şarkı ve yeni şarkılarla beraber iki seneyi buldu.

YK: Albüme neden “Kum” adını verdiniz? “Bir avuç kum” isimli şarkıdan dolayı mı?

CT: Albüme bakarsanız tüm şarkılarda kumu çağrıştıran imgeler var. Örneğin, “Eyalet Çocukları” isimli şarkıda savaş karşıtı bir durum var. Savaş demek çöl demek çünkü. “Deve” diye bir şarkı var. O da yine çöl, dolayısıyla kum demek. Aslında bir metofordu bu. Çünkü albümün hemen hemen her köşesinde geçiyor kum. Biraz da değişimle ilgili bir şey bu, kumun çağrıştırdıkıları yansıdı albüme.  Şehir müziği yaptığımız için kedi kumunu bile buna dahil edebilirsiniz : )
(Gülüşmeler)

YK: Kedi mi?

CT: Evet tabii, neden olmasın?

YK: Kedilerle aranız nasıl peki?

CT: Çok iyi. Bir kedim bile var. Beyazlı bir tekir. Adı da Makka.

YK: Makka mı? O da ne demek?

CT: Makka Mccartney’in kısaltılmışı sayılır. Mccartney uzun geliyor bende kısaca “Makka” diyorum.

YK: Süpermiş doğrusu. Beatles’ı konuşacağız zaten. Gelelim “Kum” a? Kimler var albümde? Demirhan Baylan gitarda, Cengiz Baysal davulda; başka kimlerle çalıştınız albümde?

CT: Söylediğin isimlerin dışında “Ne zaman gitti tren?” isimli şarkıya yaylı grubu eşlik etti mesela. Yine aynı şarkıda Pelin Batu’da piyano çaldı.

YK: Aaa evet Pelin Batu’nun da ismi geçiyordu albüme emeği geçenler arasında. Sahi nasıl oldu bu iş?

CT: Şöyle oldu. Pelin, Demirhan’ın karşı komşusu. Orada bir bağlantı oldu. Sağolsun geldi piyano çaldı.

YK: Bir de klip çektiniz “Ne Zaman Gitti Tren?” e değil mi?

CT: Evet çektik. Aslında albümün dışında bir şarkı o. Yani o klasik Kesmeşeker şarkıları dışında biraz. Ama herkesin aklında kaldı. Biz de klip çekmeye karar verdik. Bir de şunu eklemek istiyorum. Şarkının adı altmışlarda Türkiye’de çıkmış bir kitabın adı. James Baldwin yazmış bu kitabı. Hatta Engin Cezzar ve Gülriz Sururi tiyatroda sahnelemişler oyun olarak.

YK: Ne anlatıyor bu kitap?
CT: Amerika’lı eşcincel zenci bir aydının o zamanki durumunu anlatan bir kitap. İsim de oradan çağrışım yaptı.
 
YK: Kesmeşeker için pek alışıldık bir durum değil aslında klip çekmek. Kim yönetti peki? Biraz klibi konuşalım.

CT: Konuşalım tabii. Şile’de bir balıkçı köyünde çektik klibi. Mehmet A.Öztekin yönetti. Kaan Çaydamlı görüntü yönetmenliği yaptı. Aynı zamanda albüm fotoğrafları da Kaan’a ait.



YK: Albümdeki şarkıların hepsi size mi ait?

CT: Evet sözlerin hepsi bana ait. Dört şarkıda Demirhan’ın yazdığı melodiler var. “Kum”, sinerjisi çok iyi bir albüm oldu. Bu albüm için çekiminden kapağına kadar çok insan uğraştı. En rahatladığımız albüm oldu. Şunu tescillemiş olduk en azından: Kesmeşeker, tek adam grubudur ama bunu pek dile getirmez bir havadaydık. Kadro sürekli değiştiği için tabii. Benim bir tanımım var, durumu çok iyi özetliyor: Kesmeşeker: tek sabiti Cenk Taner olan değişken bir organizmadır.

YK: Çok yerinde bir tanımlama oldu bu. Neticede, bir çok insan girip çıktı ama değişmeyen tek sizdiniz. Ne zaman kuruldu Kesmeşeker, 90’ların başlarıydı, değil mi?

CT: Evet. Ben Kesmeşeker kuruluşu için “90 yılının 1 Ocak’ı” diyorum.

YK: Ya ondan öncesi ?

CT: Başka gruplarda çalıyorduk.

YK: Bu kaçıncı albüm oldu peki? Aşk ve Para, Dipten ve Derinden, İnsülin, Tut Beni Düşmeden, İçinde İçindekiler Vardır? Bir de solo albümünüz “İzin Vermedi Yalnızlık” var? Beş albümden sonra ilk solo albümünüzdü.

CT: Aslında İzin Vermedi Yalnızlık’ta Kesmeşeker albümlerine dahildir. Medyadan uzak tuttuk bilerek. Çünkü daha içsel bir albümdü. Konserlerde de “İzin Vermedi Yalnızlık” tan şarkılar çalıyoruz. Hatta “Buradan Uzakta” çok sevildi, marş gibi oldu.

YK:  Bir grup için oldukça sağlam bir gidişat bu, dile kolay yedi albüm. Az önce hoş bir tanımlama yaptınız, tek sabit sizdiniz ancak diğerlerini sormak istiyorum. Kimler gelip geçti bugüne dek? Melih Rona vardı, Belen Ünal…?

CT: Albüm öncesi kadromuz vardı. Yani Dipten ve Derinden’den önceki kadromuz. İlk albümde ben, Tayfun Çağlar ve söylediğin gibi Belen Ünal’la Melih Rona vardı. Mesela Tayfun her zaman var. Ne zaman çağırsak gelir, kendisi bir Kesmeşeker’dir. Serdar Öztop’ta vardı bir ara.

YK: Kesmeşeker denince “Kadıköy Sound” deniyor peşisıra. Sizce insanlar bunu söylemekle neyi kastediyorlar? Böyle bir sound’mu yarattınız sizce? İnsanların bu yakıştırmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

CT: Ben ve Belen bir zamanlar Akdeniz Cafe’de merkez üssü kurmuştuk. Orada konuşurken bizim bulduğumuz bir kavramdı bu. Bu kavram bize müzik bakımından, Kaan’lara da yaşam tarzı olarak yansımıştı. Yıllar sonra yollarımız kesişti. Biz böyle ortaya çıkmadık yani. Bu onların da, bir çoklarının da içinde olduğu bir kavramdı. Sonrasında da çok yayıldı. İnsanların bir şeylere isim verme gibi özellikleri de var. Kadıköy Sound, insanların bize verdiği bir isim ve rol aslında. Çünkü tüm şarkılarda Kadıköy var. Beslenme kaynağımız burada.

YK: Sizi 6 Şubat’ta Equinox’taki konserinizde izlemiştim. Tüm albümlerinizdeki şarkılara hep birlikte eşlik etmiştik. Gerçekten güzel bir geceydi. Çok mutlu ayrılmıştık konserden. Sizi izlemeye her daim aç bir kitleniz var. Peki ama nasıl bir kitle bu sizce? Nedir Kesmeşeker dinleyicisinin profili?

CT: Dört sene boyunca konser vermemiştik. 90’lardan bizimle beraber gelen bir kitle var. Bir de, yeni bir kitle var. Yeni kuşakta “böyle adamlar da varmış, nedir, kimdir?” diyip dinliyor. Bu da çok mutlu ediyor bizi. Bizim kitlemiz kafası çalışan adamlar. Bugüne dek karşıma çıkan Kesmeşeker dinleyicileri beni hiç yanıltmadı. Çünkü şuna inanıyorum; eseri yapanla eseri izleyen aynı özdendir. Ben ve bütün Kesmeşeker dinleyicileri aynıyız. Bir frekans gönderiyoruz, yirmi yıl boyunca dolaşıyor ve bulan buluyor işte o frekansı. Kesmeşeker FM : )
(Gülüşmeler)

YK: Şu konsere dönmek istiyorum. O gece Mavi Sakal’ın elemanları da izliyordu sizi. Diğer gruplarla aranız nasıl? Türk rock gruplarının şu anki durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

CT: Doksanların başlarında herkes birbirine rakipti. Zaman öyle bir elek ki şimdilerde çok kimse kalmadı o dönemden. Kesmeşeker olarak bizler birbirimizle görüşüyoruz. Hatta Kesmeşeker’in şu anki kadrosu hayatımız boyunca en eğlendiğimiz kadro. Benden başka, Kaan Altay var Mavi Sakal’dan ki kendisinin “Karapaks” adında bir grubu da var. Kargo’nun kurucularından MŞŞ var basta. Timur’da davul çalıyor. Gördüğün gibi sağlam bir arkadaşlığımız var. MŞŞ’ye telefon açtık. Kaan’ı aldı geldi, Timur’da davula geçince süper bir kadro oldu. Yarın öbür gün bende onlarla çalabilirim. Bizimkisi böyle bir şey. Türk rock gruplarının durumu ise olması gerektiği gibi. Tirajlar yükseldi. İyi şarkılar da var. Zaten ben Türk rock piyasasını hiç bir zaman kötü görmedim. Olay evriliyor şimdi. İyi sözün ve müziğin varsa yol açık.

YK:  Bar programı var mı? Ya da tarihi kesinleşen bir konser?

CT: Bar programı yapmayı düşünmüyoruz. Ancak konser olabilir. Marmara ve Anadolu projemiz var bu kadroyla. Bursa, Eskişehir düşünüyoruz. Sonra da büyük şehirlerde çalabiliriz. Önümüzdeki iki yıl Kesmeşeker’in en çok konser vereceği yıllar olacak.
YK:  Cenk Taner en çok kimleri sever? Beatles var değil mi sevdikleriniz arasında? İlk albüm “Dipten ve Derinden” de Paul Mccartney’e tesekkür mü vardı?

CT: Evet doğru. Beatles’ı severim. Beatles, tüm şarkı yazarlarının karşısına çıkmıştır. Bu yola gireceksen kayıtsız kalamayacağın, adeta kitap gibi okunacak bir şey Beatles. Hiç tanımasanda, söylediklerini anlamasan da, öyle güzel bir enerji var ki kayıtsız kalamıyorsun. Ben 11-12 yaşlarında Beatles dinlemeye başlamıştım. Tavır olarak, U2’yu, R.E.M.’i severim. Talk Talk var mesela. Kariyerine tamamen tersten girmiştir bu adamlar. Herkes yavaş yavaş ünlü olurken, hit albümlerden sonra sessizliği tercih etmişlerdir.                                                 

YK: Bir de kitap çıkardınız galiba? Adı nedir kitabınızın ve en önemlisi neler anlattınız bize?

CT:  Adı, Andıran Otu. Yazıp ta şarkı yapamadığım düzyazı ve şiirlerden oluşuyor.

YK: “Şarkı yapamadığım düzyazılar ve şiirler” dediniz. Merak ettiğim şu, şarkıların oluşum süreci nasıl gerçekleşiyor?

CT: Değişiyor aslında. Son zamanlarda önce söz, sonra beste oluyor. Kesmeşeker dinleyicilerinin çoğu “önce söze bakıyoruz” dedi. Benim de için de önce söz önemli. Ozan kelimesi şiirleri şarkılayan adam demek. Hikaye yazarsın ve onu insanlara nasıl anlatabilirim diye düşünürsün.

YK: Bir de yalnızlık durumu var? Nedir Cenk Taner’i böyle şarkılar yazmaya iten?

CT: Bu da, bu işin ceremesi aslında. Beslendiğim bir şey yalnızlık. Dinleyicilere anlatmak daha kolay ama karşıdaki insana anlatmak çok daha zor.

 YK: “Karşıdaki insan” derken, Cenk Taner hep yalnız değil öyle değil mi? Aşk nerelerde kaldı?

CT: Aşkın bir sakin tarafı var. Bir de şiddetli tarafı var. Ben yıllarca sakin bir adam olduğum için, aşka da sakin taraftan bakmış bir adamken, aşkın şiddetli tarafı gösterildi bana!

 YK: Bir çok insan sizin müziğinizi “Mevlana” ile ilişkilendiriyor. İnsanların üzerinde çok iyi bir izlenim bıraktığınız kesin. Var mı peki böyle tasavvufi durumlar?

CT: Sonuçta, bir şeyler yazdığınız zaman felfeseyle yolunuz kesişiyor. Bu topraklarda doğmuş biri olarak tasavvufla karşılaşmamamıza imkan yok. Nietzsche, Kant okuyorsan Mevlana’yı da okursun. Kapalılık Rock’un ruhuna aykırı bir şey. İçini olabildiğin kadar aç. Tasavvufla bağlantısı bu aslında.

 YK: Tam bu noktadayken, bir de “kent ozanı” durumu var. Böyle bir ünvan yakıştırmış insanlar size. Nasıl değerlendiriyorsunuz?

CT: Bir sürü şey söylüyor insanlar. Sevgilerinden kaynaklanan bir şey. Yazdığım şeyler insanların hayatına birebir denk düşüyor. Bazen yazdıklarım benim de başıma geliyor. Kehanet gibi. Tehlikeli bir şey bu. Bir sürü söz yazarına da oluyordur. Gelecekten geçmişe yaşıyorum belki de.

YK:  Sesinizi iyi kullanıyorsunuz. Yani demek istediğim, bunun için ekstra bi durum yaratmıyorsunuz belki ama sesinizin bağımlılık yaratan bir yanı var. Dinledikçe dinleyesi geliyor insanın. Sesiniz insan ruhuna cuk oturuyor bilmem farkında mısınız?

CT: Teşekkürler. Biz ilk çıktığımız zaman şaşırmıştı insanlar. “Neden bağırmıyor bu adam?” dediler hatta. “Normal hayatımda bağıran bir adam değilim. Sahnede neden bağırayım?” dedim bende. Gitarla yumuşak söylemeyi seviyorum. Yumuşak söyleyince daha da iyi anlaşılıyor hem. Sakin olmakta yarar var!

YK: İnsanlar, politik bir duruşunuz olduğunu düşünüyorlar, ne dersiniz?

CT: Politik bir duruşun olmaması imkansız. Gözden kaçan bir şey var mesela, aşk şarkısı söylerken bile politika yapıyorsun. Politika zaten hayatın içinde olan birşey. Albümdeki sözlere dikkatle bakarsanız politik duruşumuz da belli oluyor zaten.

YK: Zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederim.

Röportaj:  Yasemin KANAT (Aralık 2004 – Kadıköy)

Not: Yukarıdaki röportaj NM dergisinin Şubat 2004 sayısında yer almıştır.