Jeff Buckley

Bayan Arıza tarafından 10 - Ekim - 2010 tarihinde yazıldı.

JEFF BUCKLEY

"Bir ara yeryüzüne inmiş melek"

Jeffrey Scott Buckley 17 Kasım 1966'da doğdu. 29 Mayıs 1997 günü Missisippi Nehri'nde boğuldu. Babası Tim Buckley'nin izinden gitti.

Jeff, eskiden yeryüzünde melekti, şimdi de gökyüzünde. O, böyle bir sonu haketmedi, gençti, cool herifti, sıkı bir şairdi, şarkıları, grubu vardı. Gitar ve bass çalıyor, kendi şarkılarını söylüyordu. Ölmesi için bir sebep yoktu. Böyle bitmesi tam bir trajediydi. O, ölümü değil. Ölüm O'nu seçti. Erken yaşta yitip gitti. Geriye şiirlerini bıraktı.

Şarkıları sanki birer şiir. Şarkıları genellikle kişiseldi ve duygusal derinliğe
sahipti. Zaman zaman depresif olabiliyordu.

Jeff, şarkılarını söylerken kayboluyor, kendinden geçiyordu. 4 oktavlık tenor sesi ile
haykırıyordu. Bir dolu adam O'nunla çalışmaya can atıyordu. Ancak O Patti Smith ile
çalışmayı herşeyden çok istiyordu. Smith'in "Gone Again" albümünde 2 şarkıya back vokal yapmayı başardı.

Tüm duygusallık, naiflik, narinlik yansımış şarkılarına. Bunu nasıl beceriyordu, yani alıp götürmeyi? Özellikle 1994 tarihli "Grace" albümü şaheserdir. Peki ya "Sketches for my sweet heart the drunk". Dinleyip de etkilenmemek mümkün mü? Hele ki "Lilac Wine".

Babası Tim Buckley 25 Haziran 1975 günü 28 yaşındayken öldü. Dolayısı ile Jeff, babasını hiç tanımadı. Los Angeles'da bir otel odasında verdiği röportajlarından birinde yanındaki gazeteciye "Babam hakkında söylenen tüm şu şeylere baksana, ben onu hiç tanımadım bile, nasıl onun gibi görünebilirim insanların gözüne? Bununla yaşamak çok zor. Ben Jeff'im, Tim değilim. Söylenenler doğru mu sence,
babama mı benziyorum? Onu hiç tanımadan nasıl onun etkisinde kalmış olabilirim?" diye soruyordu. Jeff'in orda burda defalarca sorduğu bu sorular, hiçkimse tarafından cevaplanamadı. Çünkü, gerçek gerçektir ve Jeff'le ilgili en büyük gerçek onun "babasının oğlu" olduğuydu.

Jeff'in müziğini defalarca dinleyebilirim, sıkılmadan. Her defasında yeni şeyler
keşfederek. Siz de keşfetmelisiniz Jeff'i!

Bırakmalısınız kendini şarkıların kollarına…

Jeff Buckley'den dört çeviri

Yeni yıl duası

Işığın içine
Işığın içine düş
Utanma olduğun kişiden
Çünkü yüreğindesin şu anda
Düş ışığın içine
Işığın içine düş
Utanma olduğun kişiden
Bir şelale gibi hisset onu
Işığın içine düş
Düş ışığın içine, ışıkta büyü.
Elektrikli iskemlenin ardında dur arınmış

halde, dans ederek,
Dans ederek dur elektrikli iskemlenin ardında

arınmış halde.
Sadanın içindeki sadayı
sesin içindeki sesi geç.
Büronu terk et, cenazenin yanından geç git,
Yuvanı terk et, mihrabını terk et
Bize katıl sokaklarda
Bize katıl sokaklarda
O ait olmadığımız sokaklarda,
Ait olmadığımız
Sen ve yıldızlar
ışıklar saçıyorsunuz.
Düş, düş.
Işığın içine düş.
Işığın içine düş, ışıkta büyü.

Buradaki herkes seni istiyor

Öpücüğünde yirmi dokuz inci, şarkı mırıldanan

bir gülücük,
Kahve kokusu ve leylak tenin, alevin içime

işliyor
Öpücüğünde yirmi dokuz inci, şarkı mırıldanan

bir gülücük,
Kahve kokusu ve leylak tenin, alevin içime

işliyor
Yalnız bu an için buradayım.
Biliyorum buradaki herkes istiyor seni
Buradaki herkes sana ihtiyacı olduğunu

sanıyor.
Bense bekliyorum sana kanıtlamak için.
Aşkımız herşeyi darma duman edebilir.
Bu kalabalıkta ne sansasyon olurduk kimbilir,
Bir yabancıyım bu kasabada, benimle istediğini

yapabilirsin,
Gözlerimiz hüzünlü aşka kilitli, bense gurur

içinde oturuyorum,
Daha şimdiden hayallerinde benimle

çırılçıplaksın.
Yalnız bu an için buradayım.
Biliyorum burdaki herkes istiyor seni
Buradaki herkes sana ihtiyacı olduğunu

sanıyor.
Bense bekliyorum sana kanıtlamak için.
Aşkımız herşeyi darma duman edebilir.
Biliyorum dün döktüğümüz gözyaşları çoktan

kurudu
Dünyanın kayalıkları ayırdı bizi
yolumuzun üzerinde hiçbir şey duramaz, aşkım
Görmüyor musun?
Tüm günahımıza ve utancımıza ışık tutacak

meşalesin sen;
Kor gibi parlayacağım adında.
Beni tanıyorsun, beni tanıyorsun,
Yalnız bu an için buradayım.
Biliyorum buradaki herkes istiyor seni
Buradaki herkes sana ihtiyacı olduğunu

sanıyor.
Bense bekliyorum sana kanıtlamak için.
Aşkın kor gibi parlayacağını sana göstermek

için bekliyorum.
Aşk yıllanmış bir şarap tadı verebilir,

güzelim.
Hepsi uzaktan iyi görünür canım,
ama bil ki aradığın benim.
Buradaki herkes sana ihtiyacı olduğunu

sanıyor.
Bense bekliyorum sana kanıtlamak için.

Cadılar Töreni

Çığlık gibi geliyor kulağıma
Neyi kastediyorsun anlamıyorum.
Pespaye putperest dekorlarıyla her yanımı

sardı büyün
Sevdiğin tüm yolları anlatıyorsun bahçemin

etrafındaki.
Dışarı çıkmak için fırlamış bir kabarcık

gibiyim.
Yolcunun ve kölenin göğüsleri arasında herşey

yolunda
Cadılar törenine katılacak kadar hayatta

kalamayacağız
Senin fantezin ve heyecanın uğruna can

çekişmesini istiyorsun,
Biz sevişirken o kıvranıyordu.
Dışarda bi yerlerde hala
Yaptığın büyüyü hissediyorum,
Sıcak, pembe, pis bir sakız,
Koca kızıl bir kor olarak iniyor aşağıya.
Yine de kendimi alamıyorum emin olmak için

dışarıya bakmaktan
Yine de kendimi alamıyorum emin olmak için

dışarıya bakmaktan
Sen yanıma yaklaştığında herşeyi saklıyorum.
Ah, olamaz yine o süpürgeler çıktı ortalığa
Havada birşeyleri uçuruyorsun, o kadar aciz

hissediyorum ki kendimi,
Hepimiz uzanmış yatıyoruz,
o ise bir pencereden seyrediyor bizi.
sana aşık olduğunu görebiliyorum, seni yakına

getiriyorum…
Kaderim bunun hiç de doğru olmadığını söylüyor

benim için
Söyle bana, lanetlendim mi, kutsandım mı?

Bilmiyorum.
Yolcunun ve kölenin göğüsleri arasında herşey

yolunda.
Cadılar törenine katılacak kadar hayatta

kalamayacağız.
Yine de kendimi alamıyorum emin olmak için

dışarıya bakmaktan
Yine de kendimi alamıyorum emin olmak için

dışarıya bakmaktan

Sen ve Ben

Sen ve ben,
Vahşi nehri zehirleyen sıcak,
Sen ve ben,
Kabustan uyanmış çocuğun gözlerinde kuruyan

yaşlar.
Senin baktığın yerde
Ben daha önce yürüdüm,
Sıvı kahverengi gözlerin olduğu yanan

deliklerle.
Eğer biraz olsun bilebilseydik
Şimdi burada olamazdık.
Sen benim tek yuvamdın, gümüş gözlüm.
Parlamanı istiyorum.
Göreceksin sırtımızdan kalkacak
Bir süre sonra bu yük
Geçmişimizi bir gerçek arayıp tararken
Sen ve ben, sen ve ben,
Senin için varız.
Düşeceğin zaman
sana tapacağım.
Ruhunu kapadığında
Senin için ben açacağım.
Eğer biraz olsun bilebilseydik
Şimdi burada olamazdık.
Biliyorum gümüş gözlüm,
parladığımızı görebiliyorum.
Göreceksin sırtımızdan kalkacak
Bir süre sonra bu yük
Sen ve ben, sen ve ben,
Senin için varız.

(Türkçesi: Güner Ogan, ROLL , sayı 26, Aralık'98)

[Bazı anekdotlar Blue Jean, Mayıs 2000'den seçilmiştir.]