Dizi: Stateless

Bayan Arıza tarafından 29 - Eylül - 2020 tarihinde yazıldı.

Netflix’te izlediklerim içinde duygusal olarak beni en çok etkileyen dizilerden biri oldu Stateless. Başrolde “Chuck” dizisinden tanıdığım Avustralya’lı güzel ve yetenekli oyuncu Yvonne Strahovski var. 6 bölümlük bu güzel dizinin bir Avustralya çekimi olduğunu da belirteyim.

Yvonne Strahovski, “Sofie Werner” adında aslen Avustralya vatandaşı olan ve yaşadığı travmadan kaçmak için göçmenlerle aynı yerde tutulan bir hatunu canlandırıyor. Cate Blanchett, Asher Keddie, Dominic West, Jai Courtney diğer oyunculardan bazıları.

1 Mart 2020’de ABC’de başlatıldı. Yönetmen Emma Freeman ve Jocelyn Moorhouse.

Dizi, ülkeye göçmen olarak girmeye çalışan ama yakalanan göçmenlerin gözaltında tutuldukları bir merkezde hayatları birbiriyle kesişen insanlar üzerinden ilerliyor.

Sofie aslında bir hostes ama ailesi tarafından sevilmediğini ve saygı görmediğini düşünüyor. Dans için gittiği bir kurs var, orada tecavüze uğruyor ve dışlanıyor, bu sebeple travma yaşıyor ve kendisini burada buluyor. Ailesinin O’nu bulmasını istemediği için Alman bir vatandaş (Eva) rolüne giriyor.

Karısı, 2 kızı ile Afgan mülteci Ameer (ki aslında o da öğretmen) Avustralya’ya daha iyi bir hayat kurabilmek için geliyor. Maalesef bir sürü sorun yaşadıktan sonra karısını ve küçük kızını kaybediyor. Çok onurlu bir adam. Beni çok ağlattı. Büyük kızını Avustralya sınırlarına sokabilmek için her şeyi yapan bir baba.

Bir de bu merkezde görevli güvenlik memuru Cam var. Aslında paraya ihtiyacı olduğundan bu işe giriyor. 3 çocuğu var ve para gerekiyor. Bu işe girmeden önce son derece yumuşak, iyi bir baba, iyi bir eş, vicdanlı bir adam. Maalesef bu yumuşakbaşlılığı ona iyi gelmiyor, kızgın birine dönüşmeye başlıyor. Bu durumdan kendisi de hoşnut değil aslında. Vicdanı ve işi arasında gitgeller yaşıyor ve bu iş duygusal olarak Onu da çok etkiliyor.

Cam’in ablası da göçmenlere yardım eden bir muhalif. Bir sürü rahibe, gazeteci, Avustralyalılar da insanların bu şartlarda tutulmasından hoşnut değil, suçu dahi olmayan bu insanlara böyle davranılmasından rahatsız olduklarından merkezin dışında gösteri yapıyorlar. Basın orada yaşananları merak ediyor, gazeteciler, haberciler konu ile ilgili haberler yapıyor.

Bir de bu merkezin yöneticisi olarak atanan Clare (Asher Keddie) var. Basın tarafından sürekli gözleniyor. Her şeyin merkezinde kendisi varmış gibi. Özünde O da her şeyin farkında, iyi şeyler yapmak, insanlara yardım etmek istiyor; ama üzerindeki baskıdan dolayı da bunalmış durumda. Clare de, vicdanı ve kariyeri arasında gidip geliyor.

Her yıl bu şekilde (deniz yoluyla) Avustralya’ya vatandaş olmak için dünyanın her tarafından insanlar geliyor. Göçmenler, Avustralya ve takım adalarında bu tip merkezlerde işlemlerinin yapılması için yıllarca bekletiliyor imiş. Bu da dizinin sonunda dipnot olarak veriliyor. Yani aslında gerçek olaylara dayanıyor dizimiz.

Daha önce hiç incelenmemiş bir konu olduğundan bu dizi beni çok etkiledi. Farklı bir konuya parmak basmış bu güzel dizi mutlaka izlenmeli.