Cinayete ‘kadın eli’ değince

Bayan Arıza tarafından 4 - Ocak - 2013 tarihinde yazıldı.

Paramparça’da gerilimi yüksek ve inandırıcı bir atmosfer bekliyor Karin Slaughter okuyucusunu… Ayşe Erbulak’ın Hafiye Karılar serisinin ikinci kitabı Limoni Ölüm’de biraz aşk biraz heyecan var.

Karin Slaughter’ın Paramparça kitabının heyecanlı ve sert bir girişi var. Zengin bir kadın evine geldiğinde ellerinden kan damlayan bir adamla burun buruna gelir. Kadın, kanın kızına ait olduğu düşünerek saldırır. Boğuşma sırasında can havliyle katili öldürür. Olay yerine gelen dedektifler üst katta genç kızın tecavüze uğramış cesedini bulurlar. Olay Atalanta’yı sarsan bir saldırı olarak kapanmış gibidir. Ne var ki birkaç saat sonra ekibe katılan Will Temple ipuçlarını değerlendirdiğinde bambaşka bir sonuca ulaşacaktır. Ölen kız evin kızı değil, kızın yakın arkadaşıdır. Daha da vahimi annenin öldürdüğü adam da katil değil, kızı kurtarmaya çalışırken katil tarafından bıçaklanmış genç bir üniversite öğrencisidir. Kız ise kaçırılmıştır.

Will Trent ve genç polis memuru Faith Mitchell soruşturmayı birlikte sürdürürler. Genç kızı kurtarmak için çok az zamanları olduğunun farkındalar. Yetersiz ipuçlarının peşinde umutsuz da olsa koşmak zorundalar… Liseli zengin bir genç kızla üniversiteli genç arasındaki ilişkinin nasıl ve nerede başladığını öğrenmek için yolları kolej ve üniversite kampuslarına düşecek, evde cesedi bulunan kızın sorunlu ve saldırgan kişiliği çözüm bekleyen muammanın düğüm noktası olacaktır…

İyi hikâye, sağlam kurgu…
Karin Slaughter iki ayrı dinamik üzerinden yürütüyor hikâyelerini. “Grant Conty” serisinde hem çocuk doktoru hem adli tabip olan Sara Linton, Sara’nın eski kocası polis şefi Jeffrey Tolliver ve kadın dedektif Lena Adams’tan oluşan üçlü, hem cinayetleri çözmeye hem de kendi hayat karmaşalarının üstesinden gelmeye çalışıyorlardı. Gerçeklik duygusunu sağlayan bireysel dramlar ve çok iyi canlandırılmış mekânlardı.

“Will Temple” serisinde kurgusunu değiştirmemiş. Kanlı bir cinayet, bir kaçırma vakası, olaylar ilerledikçe çocuk pornosu ve taciz gerilimi tırmandıran unsurlar. Hikâyenin dramatik yanı ise dedektiflerin özel hayatları üzerinden yoğunlaşıyor, özellikle de Will’in. Çünkü kaçırılan kızın babası ile Will arasında geçmişe dayalı bir bağ var. İkisi de aynı kimsesizler yurdunda üstelik birbirinden nefret ederek büyümüşler. Nefretin kökeninde kimsesizler yurdunda yöneticiler eliyle sürdürülen, geleneğe dönüşen şiddetin çocuklara sirayet etmesi yatıyor. Ama Will Temple geçmişte kalanı unutmaya hazır; asıl sorunu disleksiliği. Kariyerine engel teşkil edecek bu kalıtımsal bozukluğu gizlemek için her zaman tedbirli olmak zorunda. Yardımcısı Faith Mitchell ise bir yandan genç yaşta bekar bir anne, diğer yandan erkeklerden kurulu polis teşkilatında güzel bir kadın olmanın sıkıntılarını yaşıyor. İki detektif olayı çözmek için var güçleriyle uğraşırken birbirleriyle gergin başlayan ilişkilerini de düzeltmeye çalışıyorlar. Eklemekte yarar var; yazar kahramanların özel hayatlarıyla soruşturmanın akışı arasındaki dengeyi çok iyi korumuş.

Roman kişilerinin bireysel yaşantılarının yanında toplumsal sorunlara da –derinlerine inmeden- el atıyor Slaughter. Kadınlara ve çocuklara yönelik şiddet, orta sınıfların ve aile kurumunun iki yüzlülüğü yazarın en çok üzerinde durduğu konular ki bu türden meselelere “Gran County” serisinde de sıklıkla yer vermişti.

Sonuçta iyi bir hikâye, renkli karakterler, sağlam bir kurgu, gerilimi yüksek ve inandırıcı bir atmosfer bekliyor Slaughter okuyucusunu. Best seller tarzı bir polisiyeden daha ne beklenebilir?

Bak sen şu ‘karılar’a
Ayşe Erbulak da best seller tarzı polisiyeler yazmak niyetinde. Limoni Ölüm, Erbulak’ın üçleme olarak tasarladığı “Hafiye Karılar” serisinin ikinci kitabı. Seri bu yıl içerisine Çok Şekerli Ölüm’le başlamıştı. Sırada Ödüllü Ölüm olduğunu ve eğer okur beğenirse iki kitap daha yazabileceğini söylemiş Erbulak.

Medcezir Dedektiflik Bürosu 40’lı yaşlarını süren iki bekâr kadın tarafından kurulmuş; Meral ve Zeynep… Meral on yıl önce geçirdiği trafik kazası sonucu hem yürüme yetisini hem kocasını yitirmiş, tekerli sandalye üstünde sürdürüyor hayatını. Bütün zamanını bilgisayar başında geçiriyor, soruşturmalar için gerekli –gizli, saklı- bilgileri toparlıyor. Soruşturmaların sokaktaki takipçisi Zeynep ise zengin bir ailenin kızı. Londra’da tekstil eğitimi almış, bir süre aile şirketinde çalışmış ama işi sevmediğinden dedektiflikte karar kılmış…

İlk işlerinin üstesinden gelen ikili bu kez bir arkadaşlarının adının karıştığı bir cinayeti çözmeye çalışacaklar. Öldürülen adam arkadaşları Sertaç’ın eski kocası Metin’dir. Kim tarafından, nasıl ve neden verildiği anlaşılamayan zehirli bir madde aracılığıyla öldürülen Metin’in cinayetinde polis kıskançlık sebebi üzerinde duruyor. Muhtemel zanlılar ise Metin’in eski karısı Sertaç, yeni karısı Sibel ve Sibel’in eski nişanlısı Bilgin… Boşanma ve evlenme söz konusu olduğunda elbette aileleri de hesaba katmak gerekiyor.

Meral ve Zeynep olayı üstlenip soruşturmayı derinleştirdiklerinde Metin ve Sibel’in Hıristiyan misyonerlerine katıldıklarını, hatta Sibel’in tarikatta hocalık düzeyine yükseldiğini öğreniyorlar. Kilisede yapılan cenaze töreni sonrasında bir tarikat üyesi daha ölünce şüpheler tarikata yöneliyor. Ama merak etmeyin, işler daha fazla düğümlenmeyecek; Meral’in evinde katilin itirafının alındığı sakin final sahnesiyle taşlar yerine oturacak, çalan bir telefonla detektiflerimiz yeni bir maceraya atılacaklar…

“Sakin bir final” sözünü eleştirmek kastıyla kullanmadım. Kimi polisiyede kurgu usul usul da ilerleyebilir ve usta bir yazar gerilimi bu sakinlikten çıkarabilir. Ancak Limoni Ölüm’de gerilim duygusu hiç yok. Ayşe Erbulak ağırlığı Sertaç-Metin evliliğine, Sertaç’ın televiyon dünyasındaki kariyerine, Metin’in sevimli ama güvenilmez kişiliğine, ihanet ve kıskançlıklara verdiği için hikayenin polisiye yanı zayıf kalmış. Meral ve Zeynep’in de gündelik hayatlarındaki sorunlar soruşturmalarının önüne geçiyor. Karin Slaughter’ın Paramparça’da kahramanların özel hayatlarıyla soruşturmanın akışı arasında kurduğu dengeyi Limoni Ölüm’de bulamıyoruz.

Tanıtım bülteninde yer alan “Türkiye Agatha Christiesini buldu” ifadesinin yarattığı çağrışımlarla yazara haksızlık etmek istemem; belki de Ayşe Erbulak böyle bir denge peşinde değildir. Çünkü Limoni Ölüm biraz aşk biraz heyecan formülüne dayalı kolay okunabilecek, polisiyeden ziyade romantik-gerilim nitelemesine uygun düşen ve bu tarz hikayeleri seven okuyuculara hitap eden bir roman. Kısacası çok geniş bir okuyucu kitlesine açılıyor.

PARAMPARÇA
Karin Slaughter
Çeviren: Ali Cevat Akkoyunlu
Kırmızı Kedi Yayınevi
2012, 388 sayfa, 25 TL.

LİMONİ ÖLÜM
Ayşe Erbulak
Destek Yayınları
2012, 416 sayfa, 22 TL

Kaynak: Radikal Kitap