Burak Soyer’den güzel bir paylaşım: “Haşmet Babaoğlu’nun fiyakalı tuzu kuru gençleri üzerine”

Bayan Arıza tarafından 4 - Aralık - 2012 tarihinde yazıldı.

Haşmet Babaoğlu’nun fiyakalı tuzu kuru gençleri üzerine

Haşmet Babaoğlu dünkü ‘İşsizlik’ başlıklı yazısında (1 Eylül 2012 Cumartesi), işsizliğin ‘sosyal kimlik’ olgusuna harika bir vurgu yapmış. 26 yaşında işsiz bir genç olarak söylediklerinin hepsinin altına imzamı atarım. Ancak takvimi geniş bir ergenlik dönemine sahip olduğunu düşündüğüm toplumun parantezinin içinde yer alan biri olarak beni şu ara ilgilendiren asıl ‘maden’Babaoğlu’nun yazısının son kısmında yatıyor. “… Bir de tuzu kuru ve nispeten genç insanlarda yeni bir fiyaka türedi, vurgulamadan geçemeyeceğim. Yeni bir trend türedi bu hatta. İşlerini umursamıyorlarmış, ne  iş bulurlarsa yaparlarmış, gerekirse limon satarlarmış! Çalışmayı da küçümsüyorlar” diyor Babaoğlu. İşte bu! Taksim’de böyle bir pankart açsanız, pankartın iplerinden tutmak için sıraya giren binlerce genç bulabilirim size.

 Özellikle son 3-4 yılda ‘rüzgara kapılıp gitme’ konusuna öyle bir vurgu yapılıyor ki, derdimizi anlatmak için tişört bastırıp giymemize gerek yok! Hepimiz öyle bunalmış, hayatın ellerini boğazımızda öyle bir hissediyoruz ki, durduk yere kafayı bozmamak için fenerle dert aramamıza gerek kalmıyor. Kazın ayağının böyle olmadığını bile bile somurturken, kaybetmenin dayanılmaz hafifliğinde kaybolmanın getirdiği üç puanları hanemize yazdırmak için gösterdiğimiz çabanın onda birini gerçekten ‘limon satmak’ üzerine göstersek İstanbul halinin kralı olurduk! Ama hepimiz Kuzey Ege kasabasına yerleşmek istiyoruz. Hepimiz bilmem ne otları yetiştirip i-padsiz, laptop’suz birer hayat hayal ediyoruz. ( 1 Eylül Cumartesi Radikal- Turgut Yüksel- Mantığın Bir Anlık Çöküşü. ) Modern hayat hepimizi mahvetmiş, elimizdeki tüm değerler alınmış ve bizler bu modern hayatta kaybolup gitmemek için zeytin ağaçlarının altında şarabımızı yudumladıktan sonra bisiklet kiralayıp kırlara ovalara koşturmak istiyoruz. Ne kadar hoş! Belki Ferrari’lerimiz yok ama birer Ferrari kadar değerli yüreklerimiz o kadar burkulmuş ki kalabalıktan satmaya bile mecalimiz kalmamış. Hepimiz birer Kaan Çaydamlı, Mete Avunduk olmak için yırtınıyoruz. Kaybetmenin dayanılmaz hafifliğinde yüzerken yanımızda kulaç atanlara sıkıntıdan stresten geçirdiğimiz panik atakları, mide rahatsızlıklarını ballandıra ballandıra anlatmak bile artık yorucu geliyor. Sevgilimiz hangi berjer koltukta rahat eder diye düşünürken moda tasarımcılarını takip etmek o kadar zor geliyor ki, en pahalı votkalar bile artık tat vermemeye başlıyor. Lanet olsun! Şimdi Bozcaada’da olmak vardı! Tatilini adada geçiren bir yakınımın anlattığı gibi, ‘Bozcaada’da ayda 5000 TL’lik bir maaşla ‘minimal bir hayat geçirmek’ ne güzel olurdu…

Traşı keselim gençler! Son düğmeye kadar iliklenmiş gömleklerinizin üzerine geçirdiğiniz hırkalarla, wayfarer gözlüklerinizle partilerde zafer işareti yaparak verdiğiniz ve saniyesinde Facebook’a yüklediğiniz fotoğraflar maalesef hapsolduğunuz kuyudan çok da fazla fark edilmiyor. Hele ki limon satıcıları tarafından hiç mi hiç iplenmiyor. Kuzey Ege sahillerindeki hayatınızı anında bırakmak için size bir Indie Rock konseri yeterli. Bir de ‘ortam süper’se modern hayatın kaymak gibi yollarına düşmek için sırt çantanınızı hazır edin. Örnek verirken dilimizden düşürmediğiniz limon satıcılarının yaşadığı hayatın çeyreğiyle haşır neşir olsaydınız ne votka shot’lara gerek kalacaktı ne de filtre kahvelere. Gitmek görmek için amansız mücadele verdiğiniz ama bir o kadar da nefret etiğiniz Batı ülkelerinin birine 15 yaşımda yaptığım ziyarette, benle yaşıt arkadaşım ileride ne yapmayı düşünüyorsun diye sorduğumda bilgisayar malzemeleri satan bir dükkan açmak istediğini söylemişti. 15 yaşında esnaflığı düşlemek! İşte gerçek bu. Egosuz, maskesiz, saf ve en gerçek haliyle bir gelecek hayali.

Todd Haynes’in muhteşem Bob Dylan anlatısı ‘I’m not there’ filminde şöyle diyor Dylan: “Saklı yaşamak için yedinci kural: Hiçbir şey yaratmayın!” Paçası sıkan arkadaşlara duyurulur: Çok mu istiyorsunuz kaybolup gitmeyi,  çok mu istiyorsunuz organik mevzularla 23 yaşında haşır neşir olmayı? Peki Red Hot Chili Peppers konseri ne olacak? Tiyatrolar yeni sezonu açıyor. I-Phone’un yeni modeli yolda.  Pull And Bear ile Bershka Sonbahar kreasyonlarını görücüye çıkardı. Taksim gece hayatının eli kulağında. Haliyle en süper kokteyllerin ve geceleri de güneş gözlüğü takan güzel kızların da. Ah unutmuşum! Siz 5000 TL’lik paranızla ‘minimal hayat’ınızı da Kuzey Ege’ye götürmüştünüz. Çıkma berjer koltuk aranıyor aklınızda olsun!

Burak Soyer

soyerbrk@gmail.com