Güney Kore Sineması ile Hollywood arasındaki farkı göster deseler; kıytırık sinema bilgime dayanarak Güney Kore sinemasını bir adım öne çıkarırdım. Güney Korelilerin yüksek bütçeli filmler yapmamaları haricinde sinemaya “rahatsız edici” bir özellik kazandırdığını söylemek yanlış olmaz. Bu rahatsız edici filmlerin yönetmenlerinden biri Kim Ki Duk. Kim Ki Duk’un hayatı diğer yönetmenlere göre farklı, bu farklılık aynı zamanda filmlerine de yansıdı.
Kabataslak kendisinden bahsetmek gerekirse; Kim Ki Duk bir taşra köyünde doğdu, Yaramaz bir çocuk olan Kim-ki Duk eğitim hayatı için tarım eğitimi veren bir okula gönderildi, maddi yetersizliklerden dolayı okuyamayan Kim Ki Duk okuldan ayrılıp fabrikalarda işçi olarak çalışmaya başladı. 20 yaşında deniz kuvvetlerine katıldı, 5 yıl çavuş olarak görev yaptı. Bu da kendi hayatına birikimler sağladı.
Kim ki –Duk’un diğer yönetmenlerinden ayrılan bir özelliği vardı, bu da sinema eğitimi almayışı ve kimsenin yanında çalışmayışıydı. İlk sinema deneyimi Timsah’ı 1996 yılında çektikten sonra ağır eleştiriler aldı, ama bu eleştiriler kendisini yıldıramadı bu yolda iyi işler çıkardı. Ufak da olsa Kim ki Duk’un hayatı bundan ibaret.
Filmlerinde rahatsız edici, herkesin hazmedemeyeceği (şiddet, yaralama, kavga, acı, ensest ilişki) gibi konular üzerinde durdu kendisi. Filmografisinde bütün filmlerini izleme şansım olmadı ama “Moebius” filmi Kim ki-Duk sinemasına alışkın olmayanlar için hazmedilmesi zor bir film. Rahatsız edici birçok unsuru Kim ki-Duk filmin içine yerleştirmiş, hiçbir şeyden geri kalmamış.
Moebius'un diğer özelliği filmde hiçbir diyalog bulunmaması. Kim ki -Duk'un filmde diyaloglara yer vermemesi, replik bulunmaması hiç rahatsız etmiyor izleyeni. Kim ki Duk’un filmlerine alışık olanlar için geçerli bu, alışık olmayanlar için rahatsızlık söz konusu olabilir. Filmde; diyaloglar yerine ağlama, gülme, bağırmalar var ve diyaloglardan daha çok şey anlatarak boşluğu dolduruyor.
Filmin başlarından itibaren karısını aldatan bir kocanın karısı tarafından cinsel organını kesmeye çalışan bir kadını görüyoruz, kadının başarısız olması sonucu cezalandırılan çocuk oluyor. Bu sahneden itibaren “kan ve şiddete hoş geldiniz”diyor Moebius. Kadının çocuğunun cinsel organını kesmesi sonucu çocuk, sokakta ve okulda arkadaşları tarafından alay konusu oluyor. Cinsel organının kaybettiği kaygıyla çocuk bir canavar birine dönüşüyor, babasının önerileriyle mazoşist yeni alternatifler keşfederek acıdan zevk almayı öğreniyor.
Şiddet üzerinden zevk vermeyi seviyor Kim ki- Duk. Baba ve oğulun taşı ayaklarına sürttüğü orgazma ulaştığı sahnelerde bunu görüyoruz. Seyirciye şiddet üzerinden zevk yaşatıyor Kim ki Duk. Baba kendi penisini oğluna naklediyor. Çocuk penis nakliyle ilk denemesini babasının birlikte olduğu kadınla yapmak istiyor ama bunu başaramıyor.
Anne karakterini oğlunun cinsel organını keserken gördük filmin başında, filmin sonlarında da oğlunu arzulayan bir anne olarak görüyoruz. Bu sahneler kadının erkeğin cinsel organa karşı düşmanlığıyla bağdaştırılması yanlış sayılmaz, özellikle kocası tarafından aldatılmasının faturasını oğlundan çıkarması kadınların bakış açısıyla “bütün erkekler aynıdır” sözüne denk geliyor. Aynı zamanda bu durum Odipus Kompleksi üzerinden anlaşılabilir, Odipus kompleksinde her çocuk erken yaştan itibaren ebeveyne ilgi duyabilir. Çocuğun sertleşme yaşadığı tek yer annesinin yanı. Annesinin çocuğunu arzulaması kimi izleyiciler tarafından “ahlaksız” olarak nitelendirebilir ve Kim ki Duk’un uyguladığı bir yöntem bu seyirciyi rahatsız edebilir.
Anne ve Oğul yaptıklarından dolayı pişman bir profil çizse de, filmin başlarından itibaren çocuğun penisini keserek cezalandıran anne ile Baba’nın rolleri değiştiriyor. Baba, annenin çocuğunu arzulaması nedeniyle çocuğunun penisini kesmek istiyor. Filmin merkezinde penis ve erkeklik var. Aile içi şiddet filmin başından sonuna kadar sürüyor. Penisini kaybeden çocuk canavara dönüşüyor, penisini kaybettiği için baba çocuk için çözüm yolu arıyor, annesi çocuğunu sertleştiriyor ve çocuğunu arzuluyor. Çocuğunu arzulayan annenin cezasını baba kesiyor, son olarak geriye sadece çocuk kalıyor. Çocuk ta bütün bunlara sebep olan cinsel organına cezayı kesiyor.
Her şeyin sonunda erkek te kadın da organına takıntılı olduğunu anlatıyor yönetmen. Tüm bunları anlatırken konuşmuyor, diyalog kullanmıyor. Diyalogtan daha etkili yol izliyor, oyuncular da iyi iş çıkarıyor. Benim için rahatsız edici, sapkın derecesinde iğrenç bir film değildi “Moebius”. Kim ki Duk’u tanıyanlar için kurallar yine alt üst edilmiş şekilde karşımıza çıkıyor. Ne kamera çekimleri, ne kurgunun önemine takılmayanlar bu filmi sevecektir, çünkü kamera çekimlerinden önemli şeyler de vardır bu hayatta. İşte o önemli şeylerden biri “Moebius”.