Nervana (Nirvana Tribute Band) Kritiği

Bayan Arıza tarafından 6 - Nisan - 2012 tarihinde yazıldı.

Nirvana’yı canlı izleyemedik, Kurt'u dünya gözüyle göremedik. "Nirvana Türkiye'ye gelsin" diye topladığım binlerce imza çöpe gitti. Sonra da Kurt buralardan uçuverdi.

5 Nisan 2012 Perşembe akşamı Babylon'da Nirvana tribute grubu Nervana’yı izledim. Boston’lu başarılı tribute grubu Nervana, grunge efsanesi Nirvana’nın yaktığı meşaleyi adeta sahneye taşıdı.

Jonny O’Connor, Steve Kilroy ve Dave Eve'den mütevellit üçlü, Amerika'da ve Avrupa’da verdiği konserlerle büyük beğeni toplarken Liverpool’un Matthew Street Festivali’nde 50.000 kişiye çalarak kritiklerden tam not aldı.

Konser 21.30'da başlayacaktı. Kapı önünde hafif demlendik ve 21.15 gibi içeri girerek sahne önünde yerimizi aldık. Rock'n Dark sponsorluğundan kelli 21.30'a dek Efes Dark 4 liraydı, bu fırsatı da kaçırmadık. Grubun çıkmasını beklerken ekrandan Nirvana konser görüntülerini izledik, fonda da 90'lı yılların şarkıları bize eşlik etmekteydi. Babylon oldukça boştu ama alışılageldiği üzere aktivite başladığı zaman birdenbire mekân doluverdi. Genellikle böyle oluyor.

İlk iki şarkıda biraz heyecandan, biraz ne yapacağımı bilememezlikten öylece kaldım ki seyirci de öyleydi. Şarkılar arka arkaya patladıkça biz de patladık adeta. Bizler, ekose gömlekli, grunge hırkalı, Nirvana t-shirtlü çocuklardık, 30'ları devirdik ama hâlâ aynı heyecanı hissediyoruz ve aynı grunge ruhuna sahibiz; benim için 90'lı yıllara dair hiçbir şey değişmedi.

Vokalist renkli gözlü bir tipti, gitarı sağ eliyle çalmaktaydı, Kurt'ten daha uzundu, saçlarını Kurt'un saçları gibi yapmıştı, sarıydı. Gözlerimi kapattığımda şarkıları Kurt söylüyormuş gibi geldi sanki, ses düzeni harikaydı. Sesi Kurt'un sesine çok fazla benziyordu. Zaten çığlıklar konusunda da son derece başarılıydı. Davulcu da, aynen Dave Grohl'un yaptığı gibi back vokal yapıyordu. Saçları da aynı O'nun gibiydi. Ve evet basçı da Krist Novoselic gibi uzun boyluydu, sağ kolunda siyah bilekliği vardı, aynı Krist gibi.

Şarkılar patladı, ben "in bloom", "big cheese" ve "love buzz" diye bağırıyordum. Aşağıdaki listede "in bloom"u görüyorsunuz ama çalmadılar. Ama listede "smells like teen spirit" olmadığı halde çaldılar. Zaten listenin dışına çıktılar ve çok daha fazla şarkı çaldılar.

Adamların gitmesini hiç istemedik. Onlar çaldıkça biz coştuk. Biz çoştukça onlar daha çok çaldı. Vokalistin saçları, aynen Kurt'un şarkı söylerken saçlarının gözlerini kapattığı zamanki gibi oldu birden. Yani birden O oluverdi sanki. Ses zaten aynı ve saçlarından yüzü görünmeyen bir adam. Elinde gitarı, çığlıklar gırla gidiyor.

Konser sırasında Tuncay'ı gördüm, sayesinde o kadar çok grubu izledik ki canım arkadaşım benim. Meğerse O getirmiş grubu. Tuncay sağolsun, neredeyse boyum kadar olan içeriyi süsleyen Nirvana dekorlarından birini istedik, verdi, biz de evimize getirdik. Aşağıda fotoğrafını görüyorsunuz:)

Konser bittiği zaman klasik bir bayan arıza hareketiyle setlist'i aldım ki onun da fotoğrafını görüyorsunuz.

Ben ziyadesiyle mutlu ayrıldım bu konserden. Son bir ay içerisinde 3 konser izledik; Seether, The Doors Tribute ve Nirvana Tribute. Ondan önce de Pearl Jam tribute. Bu tribute gruplarının fake olduğunu biliyor insan; ama düşünsenize, en sevdiğiniz, adeta taptığınız grubun şarkılarını çalıyor adamlar, neredeyse copy-paste. O gruptan dinleyemiyor olacağınızı da biliyorsunuz, karşınızdaki %100 başarılı bir kopya olunca deyim yerindeyse mutluluktan uçuyorsunuz.

"You know you're right"in bitişinde Babylon mırıldanmalarımızdan inliyordu. Grup konseri bitirdi ama biz hiç bitmesin istedik ve tekrar sahneye döndüler, kendi aralarında fısıldaşıp "big cheese", "love buzz" patlattılar. Hangisinden bahsedebilirim ki, hâlâ rüyadayım sanki, ayaklarım yere basmıyor.

7 Nisan 2006'da Balans'ta bir Nirvana tribute grubu daha izlemiştim, onlar ise İngilizdi. Rahatlıkla söyleyebilirim ki bu grup daha profesyonel ve çok daha iyiydi.

Konserin sonunda aynen Kurt'un yaptığı gibi davulun üzerine atladı vokal/gitar. Öyle muhteşem bir andı ki; seyircinin ve sahnedekilerin enerjisi nasıl yoğundu anlatamam.

Kurt'un 5 Nisan 1994'te aramızdan ayrıldığını biliyoruz. Kimi kaynaklar 8 Nisan, kimi kaynaklar 9 Nisan diyor. 2 Nisan diyenler bile mevcut. Ancak ben tüm yıl ve de yıllar boyunca O'nu dinliyor ve O'nu hep anıyorum. Benim için o kara gün 5 Nisan olarak kazındı zihnime. Grup için de öyle olacak ki, vokalist fake KURT, güzel laflar etti. "Bundan 18 sene önce muhteşem bir insan aramızdan ayrıldı, O'nu anıyoruz" gibilerinden. Sahnede mum yanıyordu ve üzerinde de "Kurt Cobain 1967-1994" yazıyordu. Tüm konser boyunca solmadı, hep yandı, yandı, yandı. "Solup gitmektense yanmak daha iyidir", öyle değil mi?

Nimrod bey yani kedim logonun yanında ne kadar ufak kalmış di mi? Sağol Tuncay'cım:)

bu da itinayla yürütülmüş setlist 🙂