Cem Kurtuluş’tan Film Kritiği: “The Football Factory”

Bayan Arıza tarafından 3 - Mayıs - 2012 tarihinde yazıldı.

Her şey Bill Shanky’nin sözünde dediği gibiydi: "Futbol bir ölüm-kalım meselesi değildir. Ondan çok daha önemlidir. Sadece bir oyun değildi, taraftarların takımına tutkuyla bağlandığı bir spordan daha da ötesi. Ve yapılacak bir şey olmadığında kavgaya, şiddete başvururdun. Bu şiddet seni bazen kendine getirirdi. Bir yumruk seni kendine getirebilen tek şeydi. Ve bu, dönüşü olmayan bir yoldu."

The Football Factory bir Nick Love yapımı. The Firm filminden tanıdığımız Nick Love'ın başka filmlerde de ismini duymuştuk. Ama daha çok isminin ön plana çıktığı film "The Football Factory" oldu. John King’in kitabından uyarlanan bir film ve kendisi futbol ile şiddeti şöyle yorumluyor:

"İçindeki korku o kadar büyük ki neredeyse donuna yapacaksın. Ama sen yine de saldırmak istiyorsun. Bu tuhaf duygunun ortaya çıkardığı heyecan, zevk o anda istediğin bir şey. Bir yolunu bulup korkunu yeneceksin ve hayatında ilk defa yapacaklarını ömür boyu unutamayacaksın ebediyen üzerinde kalacak. Adrenalin diyorlar, doğrudur tek bildiğim ne uyuşturucu, ne seks, ne de para bu tadı veremez."

Futbol ile fanatizm her zaman bir arada olmuştur. Ve filmde bunlar açıkça ortaya koyuluyor. Futbolun ve holiganizmin beşiği İngiltere'de başlayan olaylar; alkol, uyuşturucu ve fanatikler üzerindeki etkisi filmde anlatılıyor. 20’li yaşlarda Tommy’nin çevresinde gelişiyor film. Filmde futbol ile fanatizmi sıklıkla görüyoruz. Tek yaptıkları iş bira içmek, deplasman kovalamak, birkaç adam dövmek hepsi bundan ibaret. Takımlarına tutkuyla bağlılar.

Filmde sevdiğim bir repliği paylaşmak filmi daha iyi anlamanıza yardımcı olacaktır.

"Cumartesi günü başka ne yapacaksın ki? Lanet koltuğuna oturup pop idolleriyle mi tatmin olucaksın? Seksten yoksun evliliğinde mücadele verirken sonra da karının bakışlarından kaçmaya mı çalışacaksın? Sonra da paranı kebaplara mı yatıracaksın, meyve preslerine ve sarılara? Hadi canım boş versene. Ben ne yapacağımı biliyorum. "Tottenham Deplasmanı"
Bayılırım…"

Her şey böyle gidiyor. Ve Film sonunda bize şu soruyu sorduruyor "Her şeye değer mi?".

Son olarak futbolun ve tutulan takımların, hayatın tek anlamı olması ve zamanla onun uğrunda her şeyden fedakârlık etmek, kendinden bile. Film tüm bunları gayet çarpıcı şekilde izleyenlerine sunmayı başarıyor.

Yazan: Cem Kurtuluş