Cem Kurtuluş’tan Film Kritiği: “Full Metal Jacket”

Bayan Arıza tarafından 14 - Mart - 2013 tarihinde yazıldı.

Savaş…

Bunun hakkında türlü türlü şey uydurabilirsiniz. Dünyadaki savaşların çıkarları ölen askerler üzerinden sağlanıyor, büyük patronlar köşeyi dönüyordu. Bir p.rno misali savaş da askerleri farklı pozisyonlara sokabiliyordu. Dünyadaki büyük savaşlardan biri de Vietnam Savaşı. Şu ana kadar Vietnam savaşı hakkında çok şey yazıldı, çizildi, filmleri çekildi ama bu film kadar etkili olanı yok.
 
“Full Metal Jacket”, Stanley Kubrick gibi deli ve psikopat bir herifin ürünü. “Full Metal Jacket” filmine gelene kadar diğer klas filmleri de var. A Clockwork Orange, The Shinning vb. filmlerde de klasını konuşturmuştur Kubrick.

Bir savaş filmi bu kadar ayrıntılı işlenmemişti belki de. Bu kadar vurgulayıcı, sıradışı. Filmdeki mevzular iki bölümden oluşuyor. Birinci kısımda Kubrick, askerlerin eğitimlerini kahramanımız Hartman üzerinden anlatıyor. Uzman Çavuş Hartman askerlerin eğitiminden sorumlu olan kişi. Küfür eden, acımasız, nefretini askerlere yayan, aşağılayan, disiplinli biri. Askerleri zorlayabildiği kadar zorluyor, hayvanca aşağılıyor. Askerlerin buna karşı tavrı sadece “Sir, Yes Sir”den ibaret. Eğitimleri boyunca askerlere bir hiç olduğunu gösteriyor Hartman. Herkesi aynı kategoride değerlendiriyor, herkese karşısında bir hayvan gibi davranıp birer birer hepsini psikolojik olarak hiçleştiriyor.

Diğer bir kahramanımız Uzman Çavuş Hartman tarafından aşağılamalara maruz kalan Er Pyle. Bütün askerler aşağılamalara maruz kalıyor ama Er Pyle farklı bir noktada. Şişman olarak dalga geçilen bir
tip, eğitimde sorunlar çıkarıyor, ama sonrasında işi çözüyor. Eğitimdekilerin sevgilileri yok, dostları yok, arkadaşları yok, tek kendine arkadaş edinecekleri “Tüfekleri” oluyor. Er Pyle zamanla kafayı sıyırıyor ve Uzman Çavuş Hartman’ın kafasını tüfekle delik deşik ediyor, sadece onun değil kendi ağzına tüfeği dayayarak da bunu yapıyor. Yapmadan önce tüfeğiyle antrenman yapıyor ve şunları
söylüyor.

“Bu benim tüfeğim.
 Bir sürü tüfek var ama bu benim.
 Tüfeğim benim en iyi dostumdur.
 O benim hayatımdır.
 Ben onun efendisiyim, hayatımın efendisi olduğum gibi.
 Ben olmadan tüfeğim hiçbir işe yaramaz.
 Tüfeğim olmadan ben de hiçbir işe yaramam.
 Tüfeğimi iyi kullanmalıyım.
 Beni öldürmeye çalışan düşmanımdan daha iyi ateş etmeliyim.
 O beni vurmadan ben onu vurmalıyım.
 Vuracağım da.
 Tanrının huzurunda bunun için ant içiyorum.
 Tüfeğim ve ben yurdumun bekçileriyiz.
 Düşmanın efendisiyiz.
 Hayatımızın koruyucusuyuz.
 Öyle de olacak…
 Ta ki düşmanlar ölüp barış sağlanıncaya kadar.”

Er Pyle yumuşak biri olmasına rağmen filmde sonrasında savaşın getirdiği psikolojiyle nasıl psikopat biri hale geleceğini bu sahnede bize gösteriyor.

Er Pyle’nın kendi tüfeğini ağzına dayadığı sahneyle birinci bölüm bitiyor. Bu defa savaş anılarını anlatan kısma geçiliyor. İkinci bölümde “Öldürmek bu kadar kolay mı olur" diye Kubrick bizlere sorgulatıyor bu durumu. Birinci bölüme göre ikinci bölüm daha sönük kalabilir izleyenlere göre. Askerlerin psikolojik durumlarından, öldürmenin bu kadar kolay olduğunu hissettirmesi filmi etkileyici kılıyor.

Filmde askerin miğferindeki "Born to Kill / Öldürmek için doğmuş" yazısının bulunması ve yanında barış amblemi bulunması birçok yönden mesaj niteliği taşıyor. Askerlerin yaşamak için öldürmeleri
gerektiğini film sonuna kadar bize hissettiriyor. Filmde öldürmek istemeyenlerin ağzından şu sözler dökülüyor.

– 157 kızıl öldürdüm. 50 tane de manda. Bunlar resmi rakamlar.
– Kadın ya da çocuk var mı?
– Bazen.
– Bir kadını ya da çocuğu nasıl öldürebilirsin?
– Çok kolay. Biraz öne ateş ediyorsun.

Filmde aynı zamanda Kubrick’in gazetecilere, fotoğrafçılara yer vermesi de takdir edilesi. Film “Yaşamak için öldürmek mi gerek” sorusunu sinemaseverlere sorgulatıyor. Oyunculuklar, geçişler ve
patlama sahneleri ile göz dolduruyor. Filmin 1987 yapımı olduğunu düşünürsek film savaşın acımasız taraflarını sinemaseverlere göstermekten çekinmiyor. Askere gidenler veya gitmeyenler için bile Kubrick bu filmle savaş atmosferine sokuyor.